Eyüp SAMUR

 

 

Şehit Düştüğü Tarih: 7 Kasım 2001

 

Şehit Düştüğü Yer: İzmit Kandıra F Tipi Hapishanesi

 

Doğduğu Tarih: 13 Kasım 1978

 

Doğduğu Yer: İstanbul (Aslen Tokat-Zile Kızılcaköy'lü)

 

Mezar Yeri: Cebeci Mezarlığı, İstanbul

 

 

F tipi hapishanlerele karşı sürdürülen direnişte ölüm orucu direnişçisi olarak yeraldı. Oligarşinin İstanbul Küçükarmutlu'daki direnişçilere saldırısını porotesto etmek için hücresinde bedenini tutuşturarak şehit düştü.

 

Eyüp Samur, İstanbul’da 13 Kasım 1978’de doğdu. Tutuklanıncaya kadar 18 yılını Gazi’de geçirdi. 87’ye kadar tek göz bir konduda yaşadı. Alibeyköy meslek lisesinde okurken, faşistlerle olan kavgaları ve ekonomik zorluklar nedeniyle zaten daha fazla sürdüremeyeceği okuldan atıldı.

Elektrikçilik, konfeksiyon, kundura işçiliği yaptı. 17 yaşındaydı Gazi halkı ayaklandığında. Semtinin tüm gençleri gibi o da katıldı. O zamanlar henüz örgütlü biri değildi. Ama Cephelilere sempati duyuyordu. Cephelilerin yaşam tarzlarını, işkenceciler karşısındaki tavırlarını beğeniyor, onlar gibi olmak istiyordu. 1996’da örgütlü bir Cepheli oldu. 

Kısa zaman içerisinde semtinde görevler aldı. Gazi’nin Sekizevler, Zübeyde hanım mahallelerinin sorumluluğunu üstlendi. Bildiriden dergi dağıtımına, afişten pankarta her şeye koşturdu. Defalarca, mesela kayıp Düzgün Tekin’in afişini yapıptırırken, halkı örgütlemeye çalışırken gözaltına alındı. Onun gözü, asıl olarak gerilladaydı. Bu nedenle milis oldu önce. Faşist teröre karşı örgütlenmelerde yer aldı.

Mücadele ettikçe, halk gerçeğini tanıdıkça, devrimciliği büyüdü.

Hücrede, Armutlu’daki katliama karşı bedenini tutuştururken, sokak sokak, ev ev Armutlu da geçiyordu gözünün önünden. İyi bilirdi Armutlu’yu da.

1998 sonlarından itibaren 6-7 ay Armutlu’da kalmıştı çünkü. Armutlu halkıyla birlikte ekonomik krize karşı eylemler örgütlemişler, “ABD Ortadoğu’dan defol” kampanyası çerçevesinde Armutlu’da da eylemler yapmışlardı. 98’in 18 Nisan’ında mahalleye gelen faşist MHP konvoyuna ve ardından gelen polis saldırısına karşı direnişi örgütleyenlerin de en önündeydi o. 

1999 Kasım’ında tutsak düştü. Ümraniye hapishanesine konuldu. F tipi saldırısı gündeme geldiğinde oradaydı. Ölüm orucu gönüllülerinden biri de oydu. 19-22 Aralık katliamını ve direnişini yaşadı, ardından F tipi hücrelerdeki direniş başladı. Ölüm orucu dördüncü ekibi direnişçilerinden biri olarak 11 Mayıs 2001’de ölüm orucuna başladı.

Kandıra F Tipi hapishanesindeki hücresinde, açlığın altıncı ayındaydı. Armutlu katliamına karşı feda eyleminin de gönüllüsü oldu ve hiç tereddüt etmeden çaktı kibriti.

 

***

 

Eyüp SAMUR'dan, Parti'ye:

 

Merhaba;

İlk olarak, tutuklandığım ilk günlerde Partiye verdiğim rapordan başlamak istiyorum. Partimizin tutuklandığım zaman bana verdiği özgeçmiş sorularının içinde “bu hareket içerisinde neyi yapabilir neyi yapamazsınız bunun nedenleri nelerdir?” yazınıza benzer bir soru vardı. Şu an tam olarak hatırlamıyorum.

Ben bu soruya “Parti-Cephe içerisinde yaşamayacağım bir şey yok. Sadece ölüm Orucu noktasında net değilim. Bu kadar fedakar olabilir miyim bilmiyorum” demiştim.

Bunun nedeni de daha önce belirttiğim gibi önceden hiçbir şekilde Ölüm Orucu noktasında düşünmemiş ve kafa yormamış olmamdır. Dışarıda mücadele pratiğim içerisinde bir korsanda, bir direnişte, bir SPB'li olarak hatta bir gerilla olarak şehit düşeceğimi düşünmüş, bunun hayalini kurmuştum. Ama kendimi hiçbir zaman bir Ölüm Orucu Savaşçısı yerine koymamıştım.

Hapishane pratiğim içerisinde zamanla özgür tutsak kimliğinin ve bu kimliğe sahip çıkmanın hangi koşullarda hangi yöntemlerle mümkün olacağı kafamda somutlanmaya başladı. Tutsaklık koşullarının mücadele biçimlerini ve yöntemlerini bilince çıkardıkça Ölüm Orucu eylemine de belli bir bakış açısı oldu.

Düşmanın halkımızı teslim almaya yönelik Özgür tutsaklar nezdinde başlattığı hücre saldırılarının gündemimize girmesiyle düşmanın bu saldırılarını püskürtmek için açlık grevlerinin ölüm orucu direnişinin tartışılmasıyla birlikte, ben de kendi içimde bir tartışma başlattım. Böyle bir süreçte benim pratiğimin ne olacağına dair kendimin vereceği kararı kendi içimde defalarca tartıştım. Her tartışmadan daha güçlü çıkmasını bildim. Kararımı verdim. Elbetteki süreci, düşman saldırılarını en önde karşılayanların arasında ve onlardan biri olurum dedim. Bu gücü cesareti gerekli olan inancı ve bağlılığı kendimde görüyordum. Bunun için Partimizin önümüzdeki sürece ilişkin politikalarımızı ve tavrımızı açıklamasıyla birlikte ölüm orucu gönüllüsü olduğumu açıkladım.

Ölüm Orucu gönüllüsüyüm çünkü bir Parti-Cepheliyim. Partimizin çok zor şartlar altında çok zor koşullarda en ağır bedelleri ödeyerek, fedakarlıkta ve özveride sınır tanımayarak yarattığı değer ve geleneklerin bugün için koruyucusu yaratılan bu değer ve gelenekten yenilerini ekleyerek ileri taşıma misyonunu yüklenen yanının bir sıra neferiyim.

Ölüm Orucu gönüllüsüyüm çünkü Parti-Cephemizin bu süreçte yeni Apolara, Haydarlara, Berdanlara, Yemolara, İdillere ihtiyacı var. İşte ben de bu ihtiyacın gerekliliğini kendimde somutluyorum. Birer Apo olmanın, Berdan olmanın önündeki engelleri tek tek aşıyorum.

Ölüm Orucu gönüllüsüyüm çünkü kendime güveniyorum.  Parti-Cephe'me, Önderime güveniyorum. Önümüzdeki süreçte kazanacağımız zaferi şimdiden görebiliyorum. Kazanacağımız bu zaferi partime önderimize şehitlerimize ve halkımıza kendi bedenimle armağan etmek istiyorum.

Ölüm Orucu gönüllüsüyüm çünkü bugün her alanda bedel ödüyoruz. TAYAD'lı analarımız, en sıradan halkımızdan biri hücrelere karşı çıktıkları için bedel ödüyor, coplanıyor, gözaltına alınıyor, bu yaşanalar karşısında tüm yoldaşlarım gibi benim yüreğimde kinle dolu. Düşmandan hesap sormak istiyorum. Dışarıda düşmana vurmayı, düşmandan hesap sormayı bir türlü başaramadım.

Ölüm Orucu gönüllüsüyüm, çünkü Ölüm Orucu eyleminin önemini ve bugün için gerekliliğini bilince çıkardım. Ölüm Orucu eyleminin neyi ifade ettiğini, bu eylemle kazanacağımız zaferin önemini kendi tarihimizden görüyorum.

Bugün Partimin karşısında bir tercih yapıyorum, en sade haliyle bakıldığında bu tercih ölümle yaşam arasında yapılacak bir tercihtir. Ben bu tercihi ölümden yana yapıyorum. Bu tercihi yaparken bir  Parti-Cephe'li olarak Ölüm Orucunda ölmenin sürekli yaşamak olduğunu düşünüyorum.

Bugün geriye dönüp baktığımızda bir  Parti-Cepheli olarak üç yıllık bir mücadele pratiğimi görüyorum. Düzen içerisinde belki bu üç yıl çok şey ifade etmeyebilir fakat bir  Parti-Cepheli olarak üç yıl inanılmayacak kadar çok şey ifade edebilir.

Benim için bu üç yıl birçok şey ifade ediyor. Olumluluklarım ve olumsuzluklarım da var, bu üç yıl içinde. En büyük olumsuzluğum kısa bir süreliğine de olsa düzene geri dönmek oldu. Belki de yaşamımın en kötü dönemiydi bu. Bir daha asla hiçbir koşulda düzeni seçmem. Yaşamım da ölümüm de bu uğurda olacak, bunun için Partimin böylesine kutsal bir ölümü bana armağan etmesini istiyorum.

Bugüne kadar mücadele içerisinde temel prensibim hareketime karşı dürüst ve samimi davranmak oldu. Bu noktada bugün vicdanen rahatım. Ahlaki olarak, düşünce olarak bu süreçte yaşamımı veya ölümümü partime bırakıyorum; ben tercihimi yaptım. partimin tercihine de tamamen saygılı olacağım.

Ölüm Orucu  Parti-Cephe Geleneğidir.

Yaşasın Önderimiz Dursun Karataş

Yaşasın Devrimci Halk Kurtuluş Partisi Cephesi.

Eyüp Samur

08.08.2000

 

 

Hakkında Daha Geniş Bilgi İçin...

 

2000-2007 Büyük Direnişi:

 

Yoldaşları, yakınları Eyüp Samur’u Anlatıyor:

 

Geri